28 Kasım 2007 Çarşamba

İNSANI DİĞER CANLILARDAN AYIRAN ÖZELLİK

İslâm dini her hususta ölçülü olmayı emir ve tavsiye eder. Hiçbir konuda aşırılığa ve esasları çiğnemeye müsaade etmez. Müslümanın hayatı, her alanda ölçülü ve nizam içerisinde devam eder. Bu nedenle müslüman, yemesinde, içmesinde, oturup kalkmasında, insanlarla münase-betinde, giyim ve kuşamında hep bu ölçüyü dikkate alır ve buna göre hareket eder.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en belirgin vasfı, aklı ve hayâsıdır. O, bu iki meziyetiyle güzel ahlâk ve edep kaidelerine riayetkar olur. Bundan dolayı da öbür yaratıklardan daha yüksek bir dereceye kavuşur.
İnsanda doğuştan mevcut olan haya, utanma hissi, onu bazı tedbirler almaya sevkeder. Bu his akılla birleşince birtakım edep kuralları kendiliğinden meydana çıkar.
İnsanı diğer canlılardan ayıran vasıflardan biri de onun, ahlâkî meziyetlere sahip olmasıdır. Edep ve güzel ahlâk esaslarına uyma fazileti, yeryüzünde insana mahsus bir meziyettir. Bu meziyet ve üstünlüğü muhafaza eden ve onu inkişaf ettirip kemale erdiren insan, mensup olduğu cemiyetin, hatta insanlık camiasının en hayırlı ve en faziletli biri olma şerefine erer. Çünkü insan, bu meziyet ve kabiliyetini muhafaza ettiği, geliştirip yücelttiği ölçüde kemal bulur ve kâmil olur.
Üstün ahlâk düzenine sahip olan İslâm dini insanlığa öğrettiği ve müslümanlarda bulunmasını istediği güzel vasıflardan biri de haya sahibi olmaktır. Utanma duygusu demek olan haya, İslâm ahlâkındandır. Dinimizin öğrettiği haya, imandan bir şubedir. Bunun İçindir ki Resûl-i Ekrem Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
"İman yetmiş küsur şubedir. En üstünü lâ ilahe illallah cümlesidir (Allah'tan başka ilâh bulunmadığına, ibadete lâyık ancak Allah Teâlâ olduğuna iman etmektir). En aşağı mertebesi ise insanlara eziyet veren bir şeyi yol üzerinden kaldırmaktır. Haya da imandan bir şubedir."
263
Haya duygusu, İnsan ruhunun çirkinlikler karşısında sıkılması, kötülüklerden dikkatle kaçınması, fena iş ve kötü davranışlardan uzak kalmasıdır.
HAYÂSIZLIĞIN KÖTÜLÜĞÜ
Bu konuda ilâhî tehdit şöyledir: "Müminler arasından hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve âhirette can yakıcı bir azap vardır."269
Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
"Bütün peygamberler şunu söylemişlerdir: Haya etmezsen istediğini yap."
270
Yani ayıplanmaktan kaygı duymuyor, utanmıyorsan artık seni kötülükten alıkoyacak bir güç kalmamış demektir, içinden ne geçiyorsa yapabilirsin. Bu da bir tenkit ve tehdit demektir.
Diğer hadiste şöyle buyrulmuştur:
"Edepsizlik ve çirkin söz girdiği şeyi ve yeri çirkinleştirir. Haya ise girdiği şeyi ve yeri güzelleştirir."271
İbn Ömer anlatıyor:
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
268 Müslim, İmân, 12 (nr. 58); Münzirî, et-Tergib ve't-Terhîb, 3/379 (nr. 3888).
269 Nur 24/19.
270 Buhârî, Edeb, 78; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 7734.
271 İbn Mâce, Zühd, 17 (nr. 4185).
"Allah bir kimseyi helak etmek istediği zaman ondan utanmayı kaldırır. Utanması kalkınca hep kötülük işlediğini görürsün. Kötü kişiye kimse güvenmez. O zaman hep hainlik yapar ve hainliğe uğrar. Bu defa da acıma duygu-sundan mahrum olur ve lanetlenerek kovulur. Böylece o kişi İslâm'dan uzaklaşır."272
Hz. Ömer (r.a), "Utancı giden kimsenin kalbi ölür" demiştir.273
Mâlik b. Dînâr da (rah) şöyle demiştir: "Allah Teâlâ'nın bir kalbe verdiği en büyük ceza kendisinden utanma hissini çekip almasıdır."274
İmam Ebû Yusuf (r.a) demiştir ki: "Ar bilmeyen ve utanması olmayanla arkadaşlık, kıyamette insanı utandırır."
Yahya b. Ca'de (k.s) demiştir ki: "Bir kimsenin hayasının az olduğunu görürsen, bil ki onun nesebi bozuktur."
Abdullah b. Münâzil (k.s) demiş ki: "Hayadan bahseden, ama kendisi Allah Teâlâ'dan haya etmeyen kimseye ne kadar şaşılır."
Fudayl b. İyâz (k.s), şu beş şey bedbahtlık alâmetidir, der: "Kalp katılığı, ağlamamak, utanmamak, dünyaya fazla rağbet etmek, uzun emelli olmak."275
Ebû Osman (k.s) der ki: "Haya hakkında konuşan ama yüce Allah'tan haya etmeyen kimse, istidrâc sahibidir; yani haline aldanıp yavaş yavaş helake gitmektedir."276
272 İbn Mâce, Fiten, 27 (nr. 4054).
273 İbn Ebü'd-Dünya, Mekârimü'l-Ahlâk, nr. 93.
274 Şa'rânî, Tenbîhü'l-Muğterrin, s. 457.
275 Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 7747; Kuşeyrî, Risale, s. 215; Yâfiî, Neşrü'l-
Mehâsin, s. 202; İbnü'l-Mülakkın, Tabakatü'l-Evliyâ, s. 267. 276 Kuşeyrî, Risale, s. 215.
Sehl b. Abdullah et-Tüsterî (k.s) şöyle demiştir: "Âfetlerin evveli, cehalet, sonra nefsin arzu ve isteklerine meyletmek, sonra hayayı terketmektir."
İmam Gazâlî (k.s) şöyle derdi: "Günahlara dalmışsın. Eğer Allah beni görmüyor inancındaysan o zaman imansızsın; yok şayet seni gördüğüne inanıyorsan o zaman cüretkâr ve hayâsızsın."
Cenâb-ı Mevlâ cümlemizi hakkıyla haya eden kullarından eylesin. Âmin...

Hiç yorum yok: