28 Kasım 2007 Çarşamba

HZ. PEYGAMBERİN HİLMİ ve YUMUŞAK HUYLULUĞU

Hz. Peygamber (s.a.v) her konuda olduğu gibi, hilmi ve yumuşaklığı ile de bambaşkaydı. Hatta bir taneydi. Resûlullah (s.a.v) son derece yumuşak huylu, bağışlayıcı ve güzel ahlâk sahibiydi.
Rahmet olarak gönderilen Resûl-i Ekrem (s.a.v), peygamber olmadan önce de, sonra da insanların en halîmi, en yumuşak huylusuydu.
Allah Teâlâ'nın emirlerini insanlara tebliğ sırasında, Kureyş müşrikleri ona her türlü hakarette bulunuyordu. Onunla alay ediyor, ölümle tehdit ediyor, geçtiği yollara çalı çırpı ve dikenler seriyor, üzerine pislik atıyor, boynuna kement atarak sürüklemeye çalışıyorlardı. Bununla da kalmayıp, ona sihirbaz, büyücü, kâhin, şair diyorlar; öfkelendirip kızdırmak için her türlü yola başvuruyorlardı. Fakat o, kendisine yapılan bütün bu hakaretlere tahammül ediyor, kızmıyordu.
Hz. Peygamber (s.a.v) insanların en az kızanı, en çabuk razı olanı ve en çok bağışlayanı idi. Şahsına yapılan kötülüklerden dolayı hiçbir şekilde intikam almamıştır. Öfkelenecek yerlerde sükûnetini korur, mübarek hayatına kastedenleri bile bağışlardı.
Hak Teâlâ da kendisini korumuş ve bu sıfatından dolayı övmüştür:
"Allah'ın bir rahmet eseridir ki sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer huysuz ve katı kalpli biri olsaydın muhakkak onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi."303
303 Âl-i İmrân 3/159.
Hilmin Bir Yahudinin Hidayetine Vesile Olması
Yahudi âlimlerinden Zeyd b. Su'ne, İslâmiyet'le şereflenmesini ve hidayete gelişini şöyle anlatmıştır:
Hz. Peygamberin yüzüne baktığım zaman, peygamberlik alâmetlerinden ikisi dışında hepsini görmüştüm. Henüz görmediğim iki alâmet ise öfkesini bastıran yumuşak huyu ve kaba cahilliğe karşı sabrıydı. Bunları denemek istiyordum.
Resûlullah (s.a.v) bir gün Hz. Ali ile birlikte odasından çıkmıştı. Bineği üzerinde bedevi bir adam ona yaklaşarak dedi ki:
"Yâ Resûlallah! Falan köy halkı müslüman oldular. Ben onlara, 'Müslüman olursanız rızkınız çoğalır' demiştim. Aksine bu sene kuraklık oldu, kıtlık içinde kaldılar. Korkarım ki dünya menfaati için müslüman oldukları gibi, menfaat için İslâm'dan çıkıverirler. Acaba onlara bir yar-dım göndermeniz mümkün olur mu?"
Hz. Peygamber (s.a.v) yanındakine baktı. "Bir şey kalmadı yâ Resûlallah" cevabını alınca, ben ona yaklaşarak dedim ki:
"Belli miktar hurmayı belli süreyle (veresiye, selem akdiyle) bana satmaz mısın?"
"Miktarı belli hurmayı belli süreyle sana satayım" dedi.
Ben de süreli belli hurma karşılığında, 80 miskal altın verdim.
Henüz süre bitmesine İki üç gün varken, bir cenaze münasebetiyle Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın da yer aldığı bir topluluk içinde Hz. Peygamber'e yaklaşıp yakasına yapıştım; yüzümü ekşiterek dedim ki:
"Hakkımı ödemeyecek misin ey Muhammed? Siz Abdülmuttaliboğulları hep böyle ödemeyi ertelersiniz!"
Hz. Ömer bana sertçe baktıktan sonra,
"Ey Allah'ın düşmanı! Sen Resûlullah'a nasıl böyle söyler, nasıl böyle davranırsın? Yemin olsun ki ondan çekinmesem kılıcımı kafana indirirdim" dedi.
Hz. Peygamber (s.a.v) ise sükûnet ve tebessümle Ömer'e bakarak dedi ki:
"Yâ Ömer! Bana borcumu güzelce ödememi, ona da alacağını güzelce istemesini söylemeliydin. Onu götür de hakkını öde, korkuttuğun için 20 ölçek de fazladan ver."
Hz. Ömer beni götürüp hakkımı ödedi, 20 ölçek hurma da ekleyiverdi.
"Seni korkuttuğum için, sana fazlaca ödememi Resulullah emretti" dedi. Ben de,
"Şahit ol yâ Ömer! Allah'ı Rab, İslâm'ı din, Resûlullah'ı nebî olarak kabul ettim" dedim.
Sonra birlikte Hz. Peygamber'e gittik: 'Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlüh' diyerek iman ettim."304
304 Hâkim, Müstedrek, 3/605; Ebû Nuaym, Delâilü'n-Nübüvve, 1/91; Begavî, el-Envâr fî Şemâili'n-Nebî, 1/188; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 8/239; İb-nü'l-Esîr, Üsdü'l-Gâbe, 2/245; İbn Hacer, el-İsâbe, 2/501; Kandehlevî, Hayâtü's-Sahâbe, 1/270.

Hiç yorum yok: