28 Kasım 2007 Çarşamba

İMAN ve CİMRİLİK

Bütün hayırların temeli Allah'ın hidayeti ve inayetidir, Allah Teâlâ bir kalbi hidayeti ile açar ve muhabbetiyle doldurursa, o insan artık bütün güzelliklerin kaynağı olur. Zira insanın kalbi açılmadan eli açılmaz. Kalbe ilâhî nur girmeden de kalp açılmaz. Müminin kalbine giren iman nuru kalpten İlk olarak inkâr ve şirki temizler. Sonra cimriliği ve bencilliği yok eder.
Evet, güzel ahlâkın kaynağı iman ve irfandır. İman en kıymetli bir cevherdir. Allah sevgisi hiç bitmeyen bir sermayedir. O'nu tanımak her şeye değer. O'nun sevgisi ile dolan bir gönül, dünyanın en zengin kalbidir. Artık bu kalbin cimri olması mümkün değildir.
Bunun içindir ki Kâinatın Efendisi Resûlullah (s.a.v),
''İman ile cimrilik bir kulun kalbinde asla bir arada bulunmaz"324 buyurmuştur.
Diğer bir hadiste ise mümin kişide bulunmaması gereken iki sıfatı ise şöyle bildirmiştir;
İki haslet vardır ki bir müminde asla beraber bulunmazlar. Bunlar cimrilik ve kötü ahlâktır."325
Demek ki bir insan hem mümin hem cimri olamaz; daima kendisini düşünüp komşusunu ve din kardeşini unutamaz.
Allah dostlarını başkalarına iyilik yapmaya ve onları kendilerine tercih etmeye sevkeden şey, kalplerindeki kuvvetli iman ve ihlâstır.
CÖMERTLİĞİN FAZİLETİ
Kur'ân-ı Kerîm'de cömertlik, cihad ile aynı seviyede tutulmakta, Allah'ın insanlara verdiği rızıktan diğer kulların da yararlandırılması istenmektedir.326 Cömertliğin, kıyamet gününde insanı her türlü sıkıntı, elem ve kederden kurtarmaya vesile olacağı bildirilmektedir.327 Bazı âyetlerde cömertlik alışverişe benzetilmekte, Allah Teâlâ'ya verilen bir borç olarak temsil edilmektedir.328
324 Buhârî, Edebü'I-Müfred, nr. 281; Nesâî, Cihâd, 8; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/324; Hâkim, el-Müstedrek, 2/72; İbn Hibbân, es-Sahîh, nr. 3240.
325 Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr. 282; Tirmizî, Birr, 41; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 8018; Deylemî, Firdevsü'l-Ahbar, nr. 2808; Harâitî, Mesâvi'l-Ahlâk, nr. 9.
326 bk. Bakara 2/254.
327 bk. Bakara 2/222.
328 bk. Bakara 2/244; Mâide 5/13; Hadîd 57/11.
Cömertlik aklın seviyesini, kalbin ise sevgisini gösterir. Akıllı insan kendini ve malını boş yere harcamaz. Canın ve malın emniyeti, onları nefsin arzusuna göre kullanmak değil, âhirette sermaye olacak şekilde harcamaktır.
Vermek Allah Teâlâ'nın ahlâkıdır. Cenâb-ı Hakk'ın ahlakıyla ahlâklanmak ise her zaman ve her yerde, ayağın sağlam bir zemine basması demektir.
Câbir b. Abdullah (r.a) rivayet eder: Hz. Peygamber'e (s.a.v) sordular:
"Ey Allah'ın Resulü! Hangi amel daha faziletlidir?" Buyurdular ki:
"Sabır ve cömertlik."329
Diğer bir hadiste ise cömertliğin güzelliği şöyle anlatılmıştır:
"Haline gıpta edilecek kişilerden biri de Allah'ın kendisine verdiği malı gece gündüz hayır yollarında harcayan kimsedir."330
Adamın biri Hz. Osman'a,
"Ey zenginler, bütün hayır ve manevî ecirleri siz zenginler kapmış bulunuyorsunuz; sadaka veriyorsunuz, köle azat ediyorsunuz, hacca gidiyorsunuz, Allah yolunda maddî yardımda bulunuyorsunuz" dedi. Hz. Osman (r.a),
"Siz bize imreniyor musunuz?" deyince adam,
"Evet, vallahi size imreniyoruz" dedi. Bunun üzerine Hz. Osman,
329 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/385; Ebû Ya'lâ, Müsned, nr. 1854; Heysemî, ez-Zevâid, 1/59; ibn Hacer, el-Metâlibü'l-Âliye, nr. 3122.
330 Buhârî, Temenna, 5, Tevhîd, 45.
"Allah'a yemin ederim ki bir fakirin kendi boğazından kesip Allah yolunda verdiği tek bir dirhemi, çok olan bir maldan verilen on binlerden çok daha sevaplıdır" dedi.331
Anlatıldığına göre, Cenâb-ı Hak İbrahim aleyhisselâma,
"Biliyor musun ben seni niçin yakın dost seçtim?" diye sorduğu zaman Hz. İbrahim,
"Hayır, yâ Rabbi" dedi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak,
"Görüyorum ki vermeyi seviyorsun, almaktan hoşlanmıyorsun. İşte sende bulanan bu iki haslet, bana dostluk mertebesine çıkmana sebep oldu" buyurdu.332
Hz. Ali (r.a), "Cömertlik günahları siler, kalplere sevgi eker" demiştir.
Diğer bir sözünde ise şöyle demiş: "Allah için cömertlik, mukarrebînin ibadetidir."
Cüneyd-i Bağdadî (k.s) demiştir ki: "Bir kimsede hilim, tevazu, cömertlik ve güzel ahlâk bulunursa bu dört haslet o kimsenin yüksek makamlara kavuşmasına sebep olur. Bunlar imanın kemalidir."
Bir kimse İbrahim b. Edhem'den (k.s) nasihat isteyince, "Bağlı olanı aç, açık olanı kapa" buyurdu. O kimse, "Ben anlamadım" deyince, "Kesenin ağzını aç, cömert ol, açık dilini de tut, çok konuşma" dedi.
331 Kandehlevî, Hayâtü's-Sahâbe, 3/222. 332Ebü Nuaym, Hilyetü'l-Evliyâ, 8/242; Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn, s.277
KENDİ ELİYLE VERMEK
Hz. Peygamber (s.a.v), insanlara dünyada yaşadıkla-rı sürece cömert olmalarını, işi öldükten sonraya bırakmamalarını tavsiye ederek şöyle uyarmıştır:
"Sadakanın en iyisi bizzat insanın kendisinin verdiği sadakadır. Sadaka sağ iken, malınız elinizde iken, istediğiniz kimseye istediğiniz kadar verdiğinizdir. Yoksa can boğaza geldikten sonra geç kalmış olursunuz. Bu durumda malınız sizden sonrakilere kalır ve onlar istediklerini yapar,"333
Şu halde, sonradan pişmanlık duymamak için, müslümanın cömert davranarak Allah Teâlâ'nın kendisine ihsan ettiği malını sağlığında Allah yolunda ve O'nun rızâsına uygun bir biçimde harcaması gerekir. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
"Sizden birinize ölüm (alâmetleri) gelip de, 'Ey Rabbim, beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka versem ve salihlerden olsam' demeden önce size, rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah yolunda) harcayın."334
Hâris b. Nu'mân'ın gözleri görmüyordu. Bunun için namaz kıldığı hücrede kapıya kadar uzanan bir ip germişti. Herhangi bir dilenci geldiği zaman kalkıp vermek istediği şeyi sepetten çıkardıktan sonra ipi tuta tuta kapıya varır ve kendi eliyle o şeyi dilenciye verirdi. Çocukları ona,
"Sen niçin yoruluyorsun? Senin yerine bu işi biz yapabiliriz" derlerdi. O da,
333 Buhârî, Vesâyâ, 14.
334 Münâfikûn 63/10.
"Hz. Peygamber'den (s.a.v),
'Kişinin kendi eliyle fakirlere vermesi, onu kötü durumlara düşmekten korur ve kötü ölümle ölmekten bertaraf eder'diye buyurduğunu işitim" derdi.335
Amr el-Leysî anlatıyor:
Vasile b. Eska'nın yanında idik. Derken bir dilenci geldi. Vasile bir parça ekmeğin üzerine bir kuş etini koydu ve kalkıp kendi eliyle dilenciye verdi. Ona,
"Çocukların içinde bu işi senin yerine görecek kimse yok mu?" dedik. Vasile,
"Vardır. Fakat kim herhangi bir yoksula kendi eliyle sadaka verirse, yosulun yanına varıncaya kadar attığı her adım başına bir günahı ve yoksulun yanına varıp sadakayı onun eline koyunca da on günahı silinir" dedi.336
İSTEYENE SURAT ASMAMAK
Kapıya gelen şahsı güler yüzle karşılamalı, dilenmesini ihtiyacına yormalıdır. İhtiyacı vardır, deyip surat asmamalı, kovmamalıdır. Bu işin ticaretini yapıyor, diye kırmamalı, boş çevirmemelidır. Zira Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
"Bazı yoksullar yalan söylememiş olsalardı onlardan birini eli boş çeviren asla iflah olmazdı!"337
335Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, nr. 3228; Heysemî, ez-Zevâid, 3/112.
336Kandehlevî, Hayâtü's-Sahâbe, 2/260.
337Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, 20/33 nr. 7967; Süyûtî, Câmiu's-Sagîr, nr. 7515.
İsa da (a.s) şöyle diyordu: "Bir dilenciyi eli boş gönderenin evine melekler yedi gün girmez."
Bu, imkânı olduğu halde dilencinin yüzüne kapıyı kaatanlara yönelik bir cezadır, imkânı olmayanlar için böyle bir şey söz konusu değildir.
Mühelleb b. Ebû Sufra çocuklarına şu öğüdü veriyordu: "Sabah ve akşam kapınıza gelen her fakirin muhtaç olduğunu biliniz, böyle bir fakiri istemeye muhtaç bırakmadan ona veriniz. Sabahleyin ve akşamleyin gelmek istemek için yeterlidir."338
Ma'n b. Zaide (r.a) der ki: "Ne zaman bir dilenciyi geri çevirmişsem bilâhare hatalı olduğumu anlamışımdır."
Büyüklerimiz kendilerine doğru bir dilencinin geldiğini gördüklerinde sevinir ve, "Ücret istemeden âhirete azıklarımızı taşıyacak olan ve bizlerin üzerinden bizi Rabbimiz'e ibadetten alıkoyan şeyleri alan hoş gelmiş, sefa gelmiş!" derlermiş.
Bakın Fudayl b. İyâz ve İbrahim b. Edhem ne diyorlar: "Ne mutlu dilencilere ki azıklarımızı ücretsiz olarak âhirete götürüveriyorlar. Hatta huzur-ı ilâhiyyede mizana konuluncaya kadar taşıyorlar."339
Yine büyüklerden biri de, "Yahu dilenciler ne iyi adam-lardır; kapıyı çalarlar: 'Yok mu âhiret için azık göndermek isteyen' derler" demiştir.
338 Şa'rânî, Tenbîhü'i-Muğterrin, s. 350.
339 Ebû Nuaym, Hilyetü'l-Evliyâ, 8/32.
Hz. Mevlânâ (k.s) ise şunu söylüyordu: "Fakire verilen, daha onun eline geçmeden Allah'a ulaşır."
Süfyân-ı Sevrî (k.s) kapısında bir dilenci gördüğünde duygulanır ve, "Günahlarımı yıkamaya gelen buyursun" dermiş.340
İbrahim b. Edhem zâhidlik yoluna intisap etmeden önce kendisine gelen dilenciyi ailesinin yanına götürür ve, "Mezardakilerin elçisi geldi, ölülerinize bir şey göndermek ister misiniz?" dermiş.341
İmam Hüseyin'in oğlu Zeynelâbidîn'e bir şey istemek üzere bir fakir gelse çok güzel karşılar, geldiği için memnun olur, iltifat eder, "Merhaba sana, hoş geldin. Bana âhireti kazandırmaya geldin" derdi.342
Enes b. Mâlik (r.a) anlatıyor: "İsrâiloğulları zamanında dilencinin biri bir mescide girerek bir şeyler ister ama kimse kendisine bir şey vermez. Derken adam oracıkta ölüverir. Kendisini kefenlerler, dualarını yapıp gömerler. Mescide döndüklerinde sardıkları kefeni mihrapta görürler. Üzerine de şöyle yazılmıştır: "Kefeniniz yüzünüze çarpılmıştır, Rab Teâlâ sizlere kızgındır."343
340 Şa'rânî, Tenbîhü'l-Muğterrin, s, 370.
341 Şa'rânî, Tenbîhü'l-Muğterrîn, s. 371.
342 İbnü'l-Cevzî, Sıfatü's-Safve, 1/449; Şa'rânî, Levâkıhu'l-Envâri'l-Kudsiyye, s. 139.
343 Şa'rânî, Tenbîhü'l-Muğterrîn, s. 371.
Sadaka Vermenin Bereketi
Ebû Hüreyre (r.a) bildiriyor: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdular:
Bir adam boş bir arazide giderken bulut içinden gelen bir ses işitti:
"Falancanın bahçesini sula!" diyordu. O bulut uzaklaşarak suyunu bir ketire (kayalığa) boşalttı. Derken oradaki sel yollarından biri bu suların tamamını akıtmaya başladı. Adam da suyun istikametini takiben yürüdü. Bir müddet sonra, suyu bahçesine çevirmek üzere elinde bir kürek, çalışan bir adam gördü. Ona,
"Ey Allah'ın kulu, ismin ne?" diye sordu.
"Falan" dedi. Bu isim, adamın buluttan işittiği isimdi. Bu sefer o sordu:
"Ey Allah'ın kulu, peki sen benim adımı niye sordun?"
"Ben sana şu suyu getiren buluttan bir ses işitmiştim, senin ismini söyleyerek,
'Falanın bahçesini sula!' diyordu. Sen bahçede ne yapıyorsun?"
"Mademki sordun, söyleyeyim. Ben bu bahçeden çıkan mahsule nezaret ederim. Ondan çıkan mahsulün üçte birini tasadduk ederim. Üçte birini ben ve ailem yeriz, üçte birini de bahçeye iade ederim" dedi.344
344 Müslim, Zühd, 4 (nr. 45).

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu Mayo Clinic tarafından yapılan genel bir kamu duyurusudur ve böbrek satın almakla ilgileniyoruz, böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen aşağıdaki e-posta adresimizden doğrudan bizimle iletişime geçin.
mayocareclinic@gmail.com
Not: Bu güvenli bir işlemdir ve güvenliğiniz garantilidir.
Lütfen daha fazla bilgi için bize bir e-posta mesajı gönderin.