28 Kasım 2007 Çarşamba

HER MÜSLÜMANA SAYGI GÖSTERMELİ

Allah hepsinden razı olsun, önceki sâlihlerin bir güzel ahlâkı da tüm müslümanların şeref ve haysiyetlerine saygı duymaları, onlar için hayır istemeleriydi.
Abdullah b. Amr (r.a) anlatıyor:
Resûluilah'ı (s.a.v) Kabe'yi tavaf ederken gördüm, şöyle diyordu:
"Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur. Sen ne kadar büyüksün, hürmetin de çok büyüktür. Muhammed'in nefsi elinde olan Allah'a yemin olsun ki müminin hürmeti ve kıymeti senin kıymetinden daha büyüktür.
Allah (c.c) onun malını, kanını haram kılmış ve bize mümin hakkında ancak hayır düşünmemizi (onu haksız yere suçlamak ve karalamaktan kaçmamızı) emretmiştir."122
İbn Abbas (r.a) anlatır:
"Resûlullah (s.a.v) Kabe'ye baktı ve, 'Senin hürmetin ne kadar büyüktür. Müminin Allah katındaki hürmeti senden daha büyüktür' buyurdu."123
122 İbn Mâce, Fiten, 2.
123 Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, nr. 699.
İbn Ömer'in (r.a), Kâbe-i Muazzama'ya hitaben söylediği şu sözler de rivayet edilmiştir:
"Sen ne büyüksün (ey Kabe!) Senin şanın ne yücedir. Fakat gerçek bir müminin Allah katındaki şerefi senden de üstündür."124
İbn Abbas (r.a) Kabe'yi seyredip şöyle demiştir:
"Hiç kuşkusuz Allah seni hürmete lâyık kılmış, seni şereflendirmiş, seni haram bölge yapmıştır; bununla birlikte müminin Allah katında değeri senden daha yüksektir!"125
Ebû Hüreyre (r.a) şöyle demiştir: "Allah nazarında mümin, huzurundaki bazı meleklerden daha değerlidir."126
Ebû Bekir-i Sıddîk (r.a) şöyle demiştir: "Hiç kimse bir müslümanı küçük görmesin, çünkü müslümanların en küçüğü bile Allah katında pek büyüktür."127
Abdullah b. Abbas (r.a) der ki: "En üstün iyilik birlikte oturulup kalkılan arkadaşa ikram etmek ve kendisine edeple davranmaktır."
İmam Gazâlî (k.s) şöyle demiştir: "İnsanları iki fırka halinde düşünmeli; bir fırkayı kendisinden üstün, diğer fırkadan da kendini fena görerek her iki fırkaya da tevazu göstermeli. Kendisinden daha iyi olanlarla karşılaştığı zaman, buna sevinmeli ve onlar gibi olmayı temenni etmeli; kendinden daha kötü olanları gördüğünde, 'Belli olmaz, belki Allah Teâlâ bunları bağışlar da ben helak olurum' di-
124 Tirmizî, Birr, 85 (nr. 2032); Bursevî, Rûhu'l-Beyân, 7/239.
125 Şa'rânî, Tenbîhü'l-Muğterrîn, s. 111.
126 Şa'rânî, Tenbîhü'l-Muğterrîn, s. 112.
127 İbn Hacer el-Heytemî, ez-Zevâcir, 1/117.
ye düşünmeli, her halinde neticeden korkmalıdır. 'Belki bu adamın gizli iyilikleri var. Cenâb-ı Hakk'ın kendisinden memnun olacağı ve benim bilemeyeceğim iyi tavır ve davranışları olabilir' demelidir."128
Şeyhülislâm Abdullah-ı Ensârî (k.s) şöyle diyordu: "Şu gerçektir ki hiç kimseye hakaret gözü ile bakma. Çünkü Hakk'ın dostları gizli olur. Sende doğru bir feraset ve basiret olmadıkça mahlûkat üzerinde tasarruf edemezsin. Zira kendine zulmedersin."129
Ahmed b. Mesrûk (k.s) der ki: "Müminlerin haklarına hürmet ve saygı, Allah Teâlâ'ya hürmet ve saygıdan ileri gelir (Çünkü bu haklan emreden ve korunmasını isteyen O'dur). Kul, üzerine düşen bütün haklan güzel korumakla hakiki takvaya ulaşır."130
Ebû Abdullah Rûzbârî (k.s) şöyle demiştir:
"Ahlâkı ve anlayışları birbirine zıt olanlarla oturup görüşmek ruhu sıkar, gönlü dağıtır, huzuru kaçırır, insanı mahveder. Huylan ve anlayışları iyi olanla oturup kalkmak ise ruhların gıdası, akılların aşısı olur. Aklın bereketlere kavuşarak artmasına sebep olur."131
Yahya b. Muâz er-Râzî (k.s) şöyle demiştir: "Şu topluluk ne fena bir topluluktur ki servete kavuşan mümin kardeşlerini el üstünde tutarlar, fakirleşen mümini küçümserler.
128 Gazâlî, İhya, 3/1989.
129 Abdurrahman-ı Câmî, Nefehât, s. 236.
130 Sülemî, Tabakatü's-Sûfiyye, s. 241; Kuşeyrî, Risale, s. 432; İbnü'l-Mülak- kın, Tabakalü'l-Evliya, s. 89.
131 Şa'rânî, Tabakatü'l-Kübrâ, 1/124; Sülemî, Tabakatü's-Sûfiyye, s. 499.
Edepli olmalıdır. Büyüklerinin önünde yürüyen küçükler, hayırdan mahrum kalır. Bu onun cezası olur."
KİMSEYİ HOR GÖRME
Şu olaydan ibret almalıdır.
Bir gün İsâ (a.s), İsrâiloğulları içinde sâlih olarak tanınan biriyle şehir dışına bir yere gidiyorlardı. Halk arasında kötü ve günahkâr haliyle bilinen bir adam da peşlerinden geliyordu. İstirahat için mola verildiğinde bu günahkâr kul, samimi bir pişmanlık ve utanç hali içinde, gönlü kırık olarak onlardan ayrı bir yere oturdu ve merhametlilerin en merhametlisi Hak Teâlâ'ya yöneldi,
"Rabbim! Şu yüce peygamberinin hürmetine beni affet!" diye yalvardı. Kötü haline ve o güzel peygamberle birlikte olamadığına üzüldü. Sâlih bilinen kişi ise, onun kendilerini takip ettiğini farkedince bundan rahatsız oldu, onu küçümsedi, ellerini semaya kaldırıp,
"Allahım! Yarın kıyamet günü beni bu günahkâr adamla birlikte haşreyleme!" diye ilticada bulundu.
Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, İsâ aleyhisselâma şöyle vahyetti:
"Yâ İsâ, kullarıma söyle; ikisinin de duasını kabul ettim. Boynu bükük mücrim kulumu affedip kendisini cennetlik kıldım. Halkın sâlih zannettiği kişiye gelince, onu da benim affettiğim kulumla beraber olmak istemediği için cennetliklerden yapmadım."132
132 Kuşeyrî, Risale, s. 130.
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur;
"Birinin, din kardeşini hor ve hakir görmesi, ona günah olarak yeter."133
Evliyanın büyüklerinden Ebû Bekir el-Batâihî şöyle demiştir: "İnsanları hor, hakir ve aşağı görmen senin için tedavisi mümkün olmayan büyük bir hastalıktır."134
İNSANLARA HAKSIZ YERE EZİYET ETMEK ve SÖVMEK HARAMDIR
Bu konuda yüce Allah bütün insanları şöyle uyarmıştır: "Erkek müminlere ve kadın müminlere işlemedikleri bir günah yüzünden eziyet edenler de gerçek bir yalan ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir."'135
"Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın ve biriniz diğeri-ni arkasından çekiştirmesin."136
"insanların gıybetini yapan ve ayıplayana yazıklar olsun." 137
"Müminler arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara dünya ve âhirette can yakıcı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz."138
Bu konuda Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
133 Müslim, Birr, 32; İbn Mâce, Ziihd, 23 (nr. 4213); Ahmed b. Hanbel, el- Müsned, 2/360.
134 Şa'rânî, Tabakatü'l-Kübrâ, 1/133.
135 Ahzâb 33/58.
136Hucurât 49/12.
137 Hümeze 104/1. 138 Nûr 24/19.
"Her müslümanın diğer müslümana namusu, malı ve kanı haramdır." Sonra kalbe işaret ederek,
'Takva buradadır. Bir müslümanın diğer müslümanı hakir görmesi ona şer olarak yeter"139 buyurdu.
"Müslüman müslümanın kardeşidir. Bu sebeple ona haksızlık etmez, yardımsız bırakmaz ve onu hor görmez. Kişinin müslüman kardeşini hor görmesi ona günah olarak yeter."140
"Müslümana sövmek fâsıkitk (büyük günah) ve onu (kasten ve helâl görerek) öldürmek küfürdür." 141
"Komşusu kendisinin kötülüklerinden emin olmayan kimse cennete giremez." 142
"Allah'a yemin olsun ki iman etmiş sayılmaz." Resûlullah bu sözü peş peşe üç kere tekrarlayınca sahabeler,
"Kim iman etmiş sayılmaz, yâ Resûlallah?" dediler. Resûl-i Ekrem (s.a.v),
"Komşusu kendisinin kötülüklerinden emin olmayan kimse"'143 buyurdu.
Bu hadisin bir başka lafzı ise şöyledir:
"Allah'a ve âhiret gününe inanan, komşusuna iyi dav-ransın." 144
139 Müslim, Birr, 10.
140 Müslim, Birr, 10;Tirmizî, Birr, 18 (nr. 1927); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/311, 360.
141 Buhârî, İmân, 36, Edeb, 44, Fiten, 8; Müslim, İmân, 28; İbn Mâce, Mukad dime, 9 (nr. 69), Fiten, 4.
142 Buhârî, Edebü'l-Mûfred, nr. 121; Müslim, İmân, 18.
143 Buhârî, Edeb, 29.
144 Buhârî, Edeb, 31; Müslim, İmân, 19.
Ebû Hüreyre (r.a) naklediyor: Hz. Peygamber'e (s.a.v),
"Yâ Resûlallah! Falan kadın geceleri namaz kılıyor, gündüzleri ise oruç tutuyor, fakat diliyle komşularına eziyet veriyor" dediler. Resûlullah (s.a.v), "Onda hayır yoktur ve o ateştedir"145 buyurdu.
"Kim bir müslümana 'ey kâfir' veya 'ey Allah'ın düşmanı' dediğinde o kişi öyle değilse söylediği kendisine döner."146
"Mi'rac gecesi tırnakları bakırdan olan bir topluluğa uğradım. Onlar yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı. Cebrail'e (a.s) onların kim olduğunu sordum. O da bana, 'Bunlar (gıybet etmek suretiyle) insanların etini yiyen ve halkın şerefine dil uzatanlardır' dedi." 147
"Muhakkak kişinin anne ve babasına sövmesi büyük günahlardandır. "Ashap, "Yâ Resûlallah! Kişi hiç anne babasına söver mi?" diye hayretlerini ifade edince, Resûlullah (s.a.v) şöyle açıkladı:
"Evet, biri diğerinin babasına söver, o da onun babasına söver. Yine bir kimse diğerinin anasına söver o da onun anasına söver (Böylece kendi baba ve annesine sövülmesine sebep olmuş olur)." 148
Yine Allah Resulü (s.a.v) ümmetini şöyle uyarmıştır:
"Ölülerinize sövmeyin. Onlar zaten yaptıklarının karşılığını alıyorlar."149
145 Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr. 119; Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 3/456;
Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 4992.
146 Buhârî, Edeb, 44; Müslim, İmân, 26.
147 Ebû Davud, Edeb, 35 (nr. 4878); Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mssâbih, nr. 5045.
148 Buhârî, Edeb, 4; Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 4916.
149 Buhârî, Cenâiz, 97, Rikâk, 42.
Hz. Mevlânâ gönül incitenleri şöyle ikaz eder:
"Şunu iyi bil ki sen, Allah'ın nazargâhı olan bir gönül incitip kırsan, sonra Kabe'ye yaya olarak da gitsen, kazandığın sevap gönül kırmanın günahını dengeleyemez.
Senin bir saman çöpü kadar değer vermediğin kırık gönül, arştan da üstündür, kürsîden de, levhten de, kalemden de! Hor bile olsa gönlü hakir tutma! O, horluğuyla yine de üstünler üstündedir. Kırık ve mahzun gönül, Allah'ın nazar ettiği yerdir. Onu yapan can ne mübarektir. Kırılmış, iki yüz parça olmuş gönlü tamir etmek, Allah katında birçok hayır hasenattan daha yeğdir... Sus! Her kıldan iki yüz dil olsa da söylesen, gönül, yine de anlatılmaz."
Nizâmeddin Evliya (k.s) demiştir ki:
"Kalp kırmak, Allah Teâlâ'nın kuluna en büyük lutfu olan şeyi incitmektir. Salih bir insan, kendisine nasıl davranılırsa davranılsın, asla kimseye kötü söylememeli ve lanet etmemelidir. İnsanların kabahatlerini açıklamamalıdır."
Ebû Bekir el-Kettânî (k.s) demiş ki: "Bir müminin kalbini hoş tutmak, bana nafile hac yapmaktan iyi gelir."

Hiç yorum yok: