28 Kasım 2007 Çarşamba

HAYA NEDİR?

Haya "utanma, utanç, ar etme, sıkılma ve hicap duyma" gibi anlamlara gelir.
Haya, kınanma endişesiyle kurallara aykırı davranmaktan kaçınmaktır.
Seyyid Şerîf el-Cürcânî hayayı şöyle tarif eder: "Haya, kişinin bir şeyden sıkılması ve kınama kaygısı sebebiyle o şeyi yapmamasıdır."231
Râgıb el-İsfahânî'ye göre haya, nefsin çirkin davranışlardan rahatsız olup onları terketmesidir.232
Kâdî İyâz ise hayayı şöyle tanımlar: "Haya, kötü bir işin yapılmasından veya iyi bir işin terkedilmesinden dolayı insanın yüzünü kızartan sıkıntıdır."233
231Cürcânî, Ta'rifât, s. 94.
232İsfahânî, el-Müfredât, s. 270.
233Kâdî İyâz, eş-Şifâ, 1/90.
Ebû Ali ed-Dekkak (k.s) hazretlerine göre haya, kulun Allah Teâlâ'nın huzurunda, her türlü iddialarını ve benlik davalarını terketmesidir.234
Muhâsibî'ye göre haya, Allah Teâlâ'nın beğenmediği kötü huylardan vazgeçmektir.
Cüneyd-i Bağdâdî'ye göre haya, insanın yüce Allah'ın nimetlerini ve buna karşı kusurlarını görmesidir. Bu ikisi arasından bir hal meydana gelir ki ona haya denir.235
Fazlullah b. Hasan hayayı şöyle tanımlar: "Haya, nef-sin kötülüklerden nefret edip uzak durması ve onları ter-ketmesidir."
Zünnûn-i Mısrî demiştir ki: "Haya, yüce Rabb'ine karşı yaptığın önceki hatalarının sıkıntısıyla birlikte kalpte bulu-nan heybet {Mevlâ'nın azameti karşısında titreme) hali-dir."236
HAYANIN KISIMLARI
Haya üç kısımdır. Birincisi, haya mertebelerinin en yükseğidir ki bu, takva sahiplerinin ve Allah Teâlâ'nın velî kullarının havasıdır. Bunlar, Cenâb-ı Hak'tan haya ederler.
Bu haya, Allah Teâlâ'nın yasak ettiği şeylere yanaş-mamak, O'nun emirlerine itaat edip yasaklarından sakın-maktır. Bu haya şu hadiste anlatılan hayadır.
234 Kuşeyrî, Risale, s. 218.
235 Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 7741; Kuşeyrî, Risale, s. 218; Nevevî, el-Ez-
kâr.s. 281. 236 Beyhakî, Şuabü'Nmân, nr. 7743; Kuşeyrî, Risale, s. 215.
Resûlullah (s.a.v) ashabına,
"Allah Teâlâ'dan hakkıyla haya edinz"buyurunca ken-disine, "Bu nasıl olur yâ Resûlallah?" dedikleri zaman, Al-lah Resulü (s.a.v) şöyle buyurdu:
"Kim başında bulunan azalarını (gözünü, dilini, burnu-nu, kulaklarını) ve karnında bulunan azalarını (kalbini, mi-desini ve avret yerini haramdan) korur, dünya hayatının süsünü terkeder, ölümü düşünür ve ölümden sonra cese-dinin çürümesini hatırlarsa Allah Teâlâ'dan hakkıyla haya etmiş olur."237
Hayanın ikinci kısmı, insanlardan haya etmektir ki bu da güzel ahlâktandır. Hatta dolaylı olarak bu da Allah Te-âlâ'dan haya etmeye dâhildir denilebilir. Mürüvvet, bu kı-sım ile kemal bulur. İnsanın iyiliği, başkalarına eziyetten sakınması, doğru söylemesi, emaneti yerine teslim etme-si, iyi ve güzel yaşayışı, kalp güzelliği ve temizliği, insan-lardan haya etmekle olur.
Zeyd b. Sabit (r.a), "İnsanlardan utanmayan Allah Te-âlâ'dan da utanmaz" demiştir.238
Müminlerden biri Hz. Peygamber'e (s.a.v) gelerek, "Ey Allah'ın Resulü, bana nasihat et" deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v),
237 Tirmizî, Kıyâme, 24; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/387; Hâkim, Müs-tedrek, 4/323; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 7730-10561; Ebû Ya'lâ, Müs-ned, nr, 5047; Taberânî, et-Mu'cemü'l-Kebîr, nr. 10290; Münzirî, et-Ter gîb ve't-Terhîb, 3/383 (nr. 3897); Heysemî, ez-Zevâid, 10/284.
238 İbnü'l-Cevzî, Sıfatü's-Safve, 1/343.
"Kavminin içindeki kendisine hürmet edilip çekinilen sâlih bir zattan utandığın gibi Allah'tan da utan"239 buyurdu.
Tabiînin büyüklerinden Kâ'b el-Ahbâr (r.a) der ki; "Gö-rünen hallerinizde, insanlardan haya ettiğiniz gibi, gizli ha-linizden de Allah Teâlâ'dan haya ediniz."
Hayanın üçüncü kısmı, kişinin kendi kendisinden haya etmesidir. Bu haya da neticede Allah Teâlâ'dan haya et-meye dâhildir. İnsanın kendinden haya etmesi, yalnız iken avret mahallini açmaması, ona gereksiz yere bakmaması, başkalarının yanında yapmaktan sakındığı bir hareketi, yalnız başına olduğu zaman da terketmesidir.
İmam Kuşeyrî (k.s), hayanın çeşitlerinden bahseder-ken şöyle demiştir:
Haya birkaç çeşit olup başlıcaları şunlardır:
1. Günah işleyenin haya etmesi. Hz. Âdem'in hayası gibi.
2. Kusurunu anlayanın hayası. Meleklerin, ilimdeki noksanlıklarını bildikleri zaman haya içinde yüce Allah'ı teşbih etmeleri gibi.
3. Ululuk hayası. Allah'tan haya ettiği için kanatlarını açmayan İsrafil'in hayası gibi.
4. Kerem hayası. Utandığı için evindeki ziyaretçilere, "Artık evlerinize gidebilirsiniz" 240 diyemeyen Hz. Peygam- ber'in hayası gibi.
239 Ahmed b. Hanbel, Kitâbü'z-Zühd, s. 46; Heysemî, ez-Zevâid, nr. 18044; Herâitî, Mekârimü'l-Ahtâk, s. 50; Beyhakî, Şuabü'l-lmân, nr. 7738; Süyûtî' el-Câmiu's-Sagîr, nr. 971; İbn Ebü'd-Dünya, Mekârimü'l-Ahlâk, nr. 91.
240 Ahzâb 33/53.
5. Saygı hayası. Damadı olması dolayısıyla kendisin den sıkça gelen mezinin hükmünü Hz. Peygamber'e (s.a.v) doğrudan soramayıp Mikdâd b. Esved'e sorduran Hz. Ali'nin hayası gibi.
6. Bir şeyi önemsiz görüp yüksek makamda dile geti rememe hayası, Hz. Musa'da olduğu gibi. Hz. Musa, yüce Allah'a, "Yâ Rab! Dünya ile ilgili ihtiyaçlarım oluyor ama bunları önemsiz bulduğum için sana arzedemiyor, utanıyo rum" deyince, Hak Teâlâ şöyle vahyetti:
"Yâ Musa! Benden hamuruna koyacağın tuza, sürüne vereceğin ota kadar her ihtiyacını isteyebilirsin."
7. Nimet hayası, Hak Teâlâ sırat köprüsünü geçen ku lunun eline mühürlü bir zarf verir, kul zarfı açar ve bakar ki şu ifade yazılmış:
"Kulum! Ne yaptınsa yaptın, bunları sana açıklamak-tan haya ediyorum, yürü git, seni affettim."
İşte bu olaya temas eden Ebû Ali ed-Dekkak (k.s),
"Ne yücedir o Allah ki kul günah işliyor ama O utanı-yor" demiştir.241
Seyyid Şerîf el-Cürcânî (rah) hayayı tarif ederken şöy-le der:
"Haya, kınanmaya sebep olacak şeyden sakınmak ve o şeyi terketmektir. Haya iki çeşittir:
1. Nefsanî haya. İnsanların yanında avret mahallini açmaktan haya etmek gibi.
241 Kuşeyrî, Risale, s. 216.
2. İmanî haya: Allah korkusundan dolayı mümini gü-nahlardan meneden haya."242
Şeyhülislâm Zekeriyya el-Ensârî (k.s) haya iki çeşittir der:
1. Dinî haya, Allah Teâlâ'nın yapılmasını yasakladığı şeyleri yapmaktan duyulan haya ve utanmadır.
2. Tabii veya nefsî haya ise yapılıp yapılmasında kişi nin kendi reyine bırakılan hususlardır. Meselâ kişinin ken disine yakışmayan elbise ile sokağa çıkması, şahsî ve nef sî arzulara dayanan haya, bir çeşit utanma duygusudur.243
Ebü'l-Hasan el-Mâverdî (rah) hayayı şu şekilde üçe ayırır:
1. İnsanın Allah'tan utanması. Allah'a saygısı olan ve O'ndan utanan kimse emirlerine uyar, yasaklarından kaçı nır. Bu haya, meşhur hadiste belirtilen haya olup, başı gö zü ve bütün azaları haramdan korumak, bütün varlığı ile Allah'a yönelip âhirete hazırlanmaktır.
2. Halktan utanma. Halktan utanan onlara kötülük yapmaz, çirkin söz söylemez.
Hz. Huzeyfe, cuma namazı için camiye gelince nama-zın kılındığını görür, yolunu değiştirir, kimsenin göremeye-ceği bir yoldan evine gider ve der ki:
"İnsanlardan utanmayan kişide hayır yoktur."
İnsanlardan utanmak; onlara haksızlık ve kötülük yap-mamaktır.
242 Cürcâni, Ta'rîfât, s. 94.
3. İnsanın kendisinden utanması. İnsan önce kendi ki-şiliğine saygı duymalı ve izzetinefis sahibi olmalıdır. Böyle biri yalnızken bile çirkin ve edepsizce davranışlardan kaçı-nır. Çünkü kimse görmese bile kendinden utanır, sıkılır, ar-lanır, içinde bir rahatsızlık ve eziklik duyar.244
Ediplerden biri demiştir ki: Bir kimse, açıktan yapama-dığı bir işi yalnızken yaparsa o kimsenin kendisine saygısı yoktur.
HAYANIN ÖNEMİ
Günümüzde bizler, en az ilim kadar edep ve hayaya muhtacız. Zira en büyük ilim, Cenâb-ı Hakk'a ve halka kar-şı edep ve haya içinde muamele etmektir.
Haya ne kadar kıymetli ise hayâsızlık da o kadar kö-tüdür. Bu konuda Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurur:
"Haya imandandır. İman (sahibi) ise cennettedir. Ha-yâsızlık (ve bundan kaynaklanan kabalıklar, çirkin ve kinci sözler) cefadan (eziyet, zulüm, haksızlıktan) bir parçadır. Cefa (eden de) cehennemdedir."'245
Haya imandan geldiği gibi, hayâsızlık da imansızlıktan gelir. Haya ile iman kardeştirler. Hayanın olduğu yerde iman var demektir. Haya yoksa iman da yok demektir. Ve-ya çok zayıf bir imandır ki insanı utanmaktan ve günahlar-
243 Şa'rânî, Levâkıhu'l-Envâri'l-Kudsiyye, s. 459.
244 Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Dîn, s. 354.
245 Tirmİzî, Birr, 65; İbn Mâce, Zühd, 17 (nr. 4184); Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 7707; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, nr. 12706; İbn Hibbân, es-Sahîh, nr. 608; Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 3/380 (nr. 3889); Tebrîzi, Miş- kâtü'l-Mesâbih, nr. 5076; İbn Ebü'd-Dünya, Mekârimü'l-Ahlâk, nr. 72.
dan korkup kaçmaktan koruyamıyor. Onun için, "Haya et-miyorsan, istediğini yap" 246 denilmiştir.
Aslında bu çok büyük bir tehdittir.
Bu hadis-i şerifler hayanın önemini gayet açık bir şe-kilde dile getirmekte ve bizleri hayâlı olmaya davet etmek-tedir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v) haya hususunda fazla utangaç olmaması için kardeşine öğüt veren ensardan bir adamın yanına uğradığında şöyle buyurdular:
"Bırak onu, şüphesiz haya imandandır."247
"İman yetmiş küsur şubedir. Ve haya da imandan bir şubedir,"248
Evet, imanın yetmiş küsur bölümü ve mertebesi var-dır. İşte haya da imanın şube ve mertebelerinden son de-rece lüzumlu bir şube ve son derece yüce bir mertebedir.
Araplar, "Kişinin ahlâkını sorma, yüzüne bak sana ha-ber versin" derler.
Ömer b. Selâm bir şiirinde şöyle diyor: "Kişinin ahlâkı-nı sorma, çünkü onun yüzünde, onun kişiliğini gösteren, ki-şiliğinden haber veren bir şahit vardır." 249 Burada şahit, haya ve utanmadır.
246 Buhârî, Edeb, 78.
247 Buhârî, İmân, 16, Edeb, 77; Müslim, İmân, 12 (nr. 59); Ebû Davud, Edeb, 6 (nr. 4796); Mâlik, Muvatta, Hüsnü'1-Hulk, 2 (nr. 9); İbn Mâce, Mukad dime, 9 (nr. 58); Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 7701; ibn Hibbân, es-Sahîh, nr. 610; Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 3/379 (nr. 3886); Tebrîzi, Miş- kâtü'l-Mesâbih, nr. 5069.
248 Müslim, İmân, 12 (nr. 57).
249 Mâverdî, Edebü'd-Dünyâ ve'd-Din, s. 353.
Fahr-i Âlem Efendimiz (s.a.v), "Haya ile sükût, iman ağacının iki dalı, kötü söz ile anlatma ise, bozuculuğun iki dalıdır"250 buyurmuştur.
Diğer bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "Haya ile iman beraberdirler, biri gidince diğeri onu takip eder."251
İbn Ata (k.s) şöyle derdi: "En büyük ilim heybet ve ha-yadır. Bir kimsenin kalbinden heybet ve haya duygusu git-ti mi artık onda hayır kalmaz."252
Büyüklerden Ebû Bekir el-Kettânî (k.s) şöyle demiştir: "İbadet yetmiş iki bölümdür. Onların yetmiş biri Allah Te-âlâ'dan haya etmek, diğer kalanı da bütün iyiliklerdir."253
Ebû Bekir el-Vâsıtî de (k.s) şöyle demiştir: "Utanan ki-şinin alnından dökülen terler, ondaki faziletin eseridir."254
İbn Hibbân (rah) der ki: "Haya, insan ile kötü olan şey-ler arasında bir perdedir. Haya, kötü ve beğenilmeyen şey-lerin en güzel ilâcıdır. Ancak haya gidince, artık onların ilâ-cı kalmaz."
Lokman Hekim, oğluna nasihat ederek şöyle demiştir: "Oğlum! Nefsinin yapmanı istediği herhangi bir işi, insanla-rın karşısına çıkardığında onlardan utanacaksan bunu kal-binden çıkar. Allah Teâlâ kendisinden utanılmaya en lâyık olandır."
250 Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5/269.
251 Tebrîzî, Mişkâtü'l-Mesâbih, nr. 5093; Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 3/382 (nr. 3985).
252 Kuşeyrî, Risale, s. 215; Sühreverdî, Avârifü'l-Maârif, s. 516; Gazâlî, Rav- zatü't-Tâlibîn, s. 45.
253 Şa'rânî, Tabakatü'l-Kübrâ, 1/110.
254 Kuşeyrî, Risale, s. 218.
Serî es-Sakatî (k.s) der ki: "Haya ve üns (kalp huzuru) kalbin kapısını çalarlar, eğer orada zühd ve takva varsa içeriye girer, yoksa geçip giderler."255
Yahya b. Muâz (k.s) şöyle demiştir: "İbadet ve taat ha-linde iken Allah'tan haya eden bir kimse, bir günaha düş-tüğünde de Allah ona azap etmekten haya eder."256
Salih zatlardan biri der ki: "Allah Teâlâ kalplere bazı ce-zalar verir. Allah hiçbir kalbi, ondan hayayı çekip almaktan daha şiddetli bir ceza ile cezalandırmamıştır. Kalbinden ha-ya duygusu gitmiş olan bir kimse, çirkin bir iş yapacağı za-man, onu bu işten alıkoyacak bir mani kalmamıştır."
Selâm b. Abdullah el-Bâhilî (k.s) der ki: "Haya, kıymetli bir güzellik elbisesidir. Bu elbiseyi giyen kimse, çok yüksek mertebelere kavuşur."

Hiç yorum yok: